6 Ekim 2013 Pazar

Genel bilgiler

10-30 Eylül 2013 tarihleri arasında bir grup arkadaşımla (bu arkadaşlar zaman zaman değiştiler ama ben sabit kaldım) Likya Yolu'nun bir kısmını yürüdüm ve yürüdüğüm etaplarla ilgili (zorluk, yokuş-iniş durumları, suya, market vs.ye ulaşım gibi) notlar aldım. Bunları da kamuoyuyla paylaşmaktan kıvanç duyacağım. ((: Muhtemelen seneye, kalan kısmı da yürüyerek, onları da ekleyeceğim. Veya aynı etapları yürüdüğüm takdirde o kısımları da geliştirmek istiyorum.

Burada yazılanları okurken şunları dikkate almakta fayda var:

- İlk kez böylesi uzun soluklu bir doğa yürüyüşü etkinliğinde bulundum. Yorumlarım ve notlarım da, daha ziyade bu tip kişilere yönelik olacak. Yani çok profesyonel bilgiler değil, pratik bilgiler olacak.

- Her etap için aynı başlıklar altında bilgiler yazacağım ama yine bu işi profesyonel olarak yapmadığım için, kimi zaman kaç km olduğunu yazmadığım, kimi zaman su durumu ile ilgili daha ayrıntılı bilgi yazdığım kısımlar olacaktır. Ama notlarımdaki her önemli bilgiyi aktaracağım kesin ((:

- 21 gün içinde ekip zaman zaman değişti, bu da ekibin performansını değiştirdi elbet. Kaldı ki, aynı ekiple bile yürüsek, performansımız bir günden diğerine değişiyordu. Notları yazarken bu durumu da göz önünde bulundurmaya çalışacağım.

- Yolu yürüdüğümüz tarihe dikkat. 10 gün sonra / önce yürümeniz bile, hava durumu açısından işleri çok değiştirebilir. Ayrıca biz Eylül'de yürüdük, su kaynaklarının belki en az olduğu ay; Nisan'da yürümek muhtemelen çok daha rahat suya ulaşmanızı sağlayabilir, bizim dere yatağı olarak gördüğümüzü 'dere' olarak gördüğünüz bir ay olabilir mesela.

- Su ile ilgili 'şu kadar yeter' diye atıp tuttum ama işaretleri kaybetmesi, kaybolması falan var bu işin. Geceyi dışarıda bir yerde geçirmek bile söz konusu olabilir. Bu nedenle her zaman için ihtiyaçtan fazla su taşımak iyi olabilir. Bununla birlikte taşıdığınız her gram, hayatı zorlaştırıyor da tabii. Zor bir denge... Ayrıca yolda su yoksa ve yanınızda meyve vs varsa, yola çıkmadan önce yıkamak iyi olabilir, aklınızda olsun.

- Ne kadar sürdüğünü paylaşırken küçük molalar (10-15 dk ve altı) da dahil ne kadar sürdüğünü yazıyorum, ama uzun yemek molası veya daha da uzun öğle molası verdiysek bunun süresini düşüyorum.

- Likya Yolu ile ilgili, Türkçe olarak 2 kitapçık var, benim bildiğim: Bir tanesi yolun ortaya çıkarılmasını, işaretlenmesini sağlayan kişi olan Kate Clow ve rehber İbrahim Turgut'un kitabı. Epey iyi bir kitap ve içinde faydalı haritalar da var. Yol tarifleri -belki haddinden fazla- ayrıntılı. Yürüyüşle ilgili genel bilgiler falan da var... Bazı etaplarda market, suya ulaşım gibi konularda çok yeterli bulmasam da faydalı. Kitap alacaksanız mutlaka bunu alın. Bir diğeri, çok sevdiğim Okuyan Us yayınevinden çıkan kitapçık ve gerçekten yolda hiçbir işinize yaramaz. Bizde bu vardı ve hiç faydalanamadık. Sohbet türünde yazılmış, keyifli bir kitap ve geçilen tarihi mekanlarla ilgili önemli bilgiler var, bunu ayrı tutuyorum. Ama yolu bulmak ve diğer pratik konularla ilgili olarak, faydalanabileceğiniz hiçbir şey yok. Yolun bir noktasında başka bir grupla karşılaştık ve Kate-İbrahim ikilisinin kitabının fotoğrafını çektik ve zaman zaman faydalandık. Kate & İbrahim'in kitabını almanızı öneririm, yanında bu notlar da hayatınızı kolaylaştırabilir.

- www.trekkinginturkey.com adresinden faydalı bilgilere ulaşabilirsiniz. Hatta işaretlenmiş noktaların GPS koordinatları da varmış ve yolu kaybettiğinizde akıllı telefonunuzdan koordinatınızı girerek en yakın işarete ulaşabiliyormuşsunuz falan... Ben o kadar çok teknoloji kullanmayı sevmediğim ve akıllı telefonum da olmadığı için bunu çok araştırmadım ama hayat kurtarabilecek bir özellik olduğunun altını çizmekte fayda var.

- Kişisel başka bazı bloglar da var, faydalı bilgilere erişebilirsiniz. Ben yola çıkmadan önce bakmıştım ama şimdi çok hatırlayamıyorum, işe yarar neler vardı diye...

- Hiç fikriniz olmadan bu yazıyı okuyor ve 'işaretlenmiş noktalar da ne ola ki?' diye soruyorsanız eğer, cevaplayayım. Gerek Likya Yolu'nda, gerekse diğer yürüyüş yollarında belli ve sık aralıklarla kayalara, ağaçlara işaretler konuluyor (her yerde öyle mi emin değilim ama Likya Yolu'ndaki işaretler kırmızı beyaz mesela); böylece işaretleri kaçırmadıkça ve/veya işaretler silinmiş vs olmadıkça yolu kaybetme korkunuz olmadan yürüyüşün keyfini çıkarıyorsunuz.

- İşaretleme demişken... İşaretlemeleri kaybettiğiniz an, 'galiba şu yoldan gidiyor.' gibi düşüncelere sakın ha kapılmayın ve son gördüğünüz işareti gördüğünüz yere dönün; oradan itibaren aramaya başlayın. Biz bu 'yapmayın' dediğim şeyi zaman zaman yaptık ve 2 saatliğine kaybolduğumuz da oldu, yarım gün kadar nereye gittiğimizi bilmeden gittiğimiz de. Silik de olsa, önüne çiçek-böcek geçmiş de olsa, dikkatli olursanız işaretleri kaybetmeniz çok da olası değil aslında.

Bu arada işaretleri ararken, birkaç kişi iseniz, dağılarak arayın ve işareti bulan diğerlerine haber versin. Zamandan kazanırsınız.

- Herkesin birer düdüğü olmasında fayda var. Hem ters bir durum olduğunda (bir yerlere düşme, kaybolma vs.) sesinizi rahat duyurursunuz, hem de aranızda şifreler oluşturarak haberleşebilirsiniz. 1 düdük 'gel', 2 düdük 'gelme', 3 düdük '...' gibi anlamlar yükleyebilirsiniz mesela.

- Yine işaretleme ile ilgili... Ben (biz) dahil, diğer yürüyüşçülerin de ortak katkısıyla yürüyüş yollarında taş üstünde taşlar göreceksiniz sıklıkla. Bunlar işaretleri ve yolu daha kolay takip etmeniz için varlar. Çoğu zaman işaretleri kaçırdığınızda bu taşlara da güvenebilir, az ve/veya silik işaretli bölümlerde siz de taş üstüne taş koyarak arkadan gelenlere yardımcı olabilirsiniz.

- 'İşaretleme'ye devam... Bazı yerlerde farklı renklerde işaretlemeler de görebilirsiniz. Bunlar çoğu zaman Likya Yolu ile paralel ilerlese de sizi başka bir yere de götürebilirler. O işaretlere güvenmeden önce, Likya Yolu işaretleri ile tutarlı ilerleyip ilerlemediğini iyice inceleyin.

- Bu blogda etapları okurken şöyle bir ifade ile karşılaşabilir ve yol öncesinde hiçbir şey anlamayabilirsiniz: 'Dere yatağını geçtik ve işareti kaybettik. Bir saat aradık ve ileride zorlukla bulduk. Meğer öndeki tepeyi hafif solundan giderek tırmanacakmışız.' Okuyunca bir şey anlamayacağınız böyle bir ifade, tam da o noktaya vardığınızda ve orayı gördüğünüzde işinize yarayabilir. Bu yüzden, özellikle de GPS vs. şansınız yoksa, hele ki kitapsız-haritasız yola çıkmaya kalkıyorsanız, bunların çıktısını almak ve etaplarda elinizde bulundurmak faydalı olabilir gibime geliyor.

- Biz çadırımızla, kamp tüpümüzle- ocağımızla, makarna-bulgurumuzla yoldaydık ve çantalarımız çok ağırdı (15-20 kg arasında değişti ortalama olarak). İlk gün her halükarda çok ağır gelecek olan çantalara ikinci gün aniden alışacağınızı müjdeleyebilirim. (En azından bizim ekipte 4 kişi de aynen bu şekilde hissetti.)

- Eğer pansiyonda falan kalacak ve çok daha hafif çantalarla yola çıkacaksanız, verdiğim bütün bilgilere nazaran daha kolay yolculuk olacaktır elbette; dikkate alın.

- Çok efor sarf edilen bir yol ve beslenme çok önemli. Biz şu şekilde beslendik ve çok zinde kalabildik. En iyi yol olmayabilir ama fikir vermesi açısından... Ana yemek olarak bulgur, makarna, konserve ton balığı ve konserve barbunya ağırlıklı beslendik; 2-3 kere de hazır çorba... Çoğu etapta yanımızda kahvaltılık da olabildi. Bu yemeklerden sıkıldığımızda (ve bulabildiğimizde) peynir, zeytin, domates ve tahin pekmezle de doyurduk kendimizi. Tahin-pekmez demişken orada durmak lazım. Çok lezzetli ve çok besleyici olan bu karışımdan çok yedik ve bizi ayakta tutan şeylerden biri olduğunu düşünüyorum. Sabah-öğlen-akşam yedik nerdeyse... Bir diğer önemli besin maddesi olarak da çiğ (işlenmemiş) fındık ve kuru üzüm çok tükettik. Aralarda, kısa molalarda 3-5-10 tane ağzımıza attığımız an enerji veriyorlar sanki. Diğer çiğ ve işlenmemiş kuru yemişler de iyidir ama özellikle bu ikisi bizde çok faydalı oldu. Üzümün de siyah ve çekirdeklisini tavsiye ederim bu arada.

Ayrıca salatalık, domates ve meyve taşıyabilirseniz eğer, yolda ilaç gibi geliyor. Hem susuzluk açısından çok iyi oluyor, hem de yenileyici, tazeleyici ve uyandırıcı etkileri oluyor. (Biraz reklam koktu, hımm) ((:

- Genel olarak 50-60 dakikada bir onar dakikalık molalar verdik, ayrıca ihtiyaç duyduğumuzda da 'otuz sn.lik' adını verdiğimiz ama genelde 1-2 dakika süren molalar vermeyi ihmal etmedik.

- Birden fazla kişi olarak yola çıkıyorsanız, grubunuzun gücünün ve hızının en zayıf halkaya göre belirleneceğini unutmayın ve buna dikkat edin. Bu halka her gün aynı kişi olmayabilir de. Ama her halükarda birbirinizi kollayarak gidin. Arkada kalana dikkat edin. Bence ara ara (hatta sıkça) birbirinize nasıl olduklarını sorun. İnsan bazen yorgun oluyor, tükeniyor ama o veya bu nedenle söyleyemeyebiliyor. Birbirinizin hayatını kolaylaştırın.

- Tecrübeli yürüyüşçüler varsa, en önü ve en arkayı tecrübelilere bırakmayı önerirler hep, benim de aklıma yatıyor. Özellikle arkadan gelenin, grup arkadaşlarının hızlarını, yürüyüşlerini gözlemlemesi önemli bence. Önde gidenin de, yine arka ile koordine olması, sıkça kontrol etmesi; bu arada iyi bildiği bir yol değilse işaretlere hep dikkat etmesi kritik.

- Bilekli ve kaliteli bir trekking ayakkabısı bir lüks değil, gereklilik. Bütçenizi çok çok zorlamıyorsa mutlaka bir tane alın ya da en azından birinden ödünç edinmeye çalışın. Hem ayak ve vücut sağlığınızı etkileyecektir, hem de giyeceğiniz normal bir spor ayakkabınızın yolda parçalanmamasını sağlayacaktır.

- Yürürken -tercihen- iki tane değnek ile yürümek, vücudun ve çantanın ağırlığını ayaklardan ellere de dağıttığı için çok önemli. En az bir değneğiniz mutlaka olsun. Spor mağazalarında bulabileceğiniz batonlardan alma şansınız yok veya almak istemiyorsanız, yolda gözünüzü dört açarak ağaçlardan düşen dallardan, uygun değnekler yapabilir veya şaşırtıcı derecede (hiçbir şey yapmaya gerek kalmadan) oluşmuş uygun değnekleri kullanabilirsiniz. Tırmanırken en azından bel hizasında olan değnekler işe yarıyor, düz yolda belle göğüs arasına denk gelmesi yetiyor; inerken ise aşağı yukarı göğüs hizanıza gelen bir değnek hayatınızı çok kolaylaştırıyor. Yani baton yoksa uzunca bir değneğiniz olsun ve iniş-çıkış durumunuza göre, biraz daha üstten/alttan falan tutarsınız işte.

--------------------------------------------------------------

Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşabilirsiniz: emreertegun@gmail.com

5 Ekim 2013 Cumartesi

Gün 21: Adrasan - Olimpos

Bu etap kitapa göre Çıralı'ya kadar devam ediyor, biz Olimpos'taki arkadaşımıza geçtiğimiz ve yürüyüşü de tamamladığımız için Olimpos'ta kestik. Olimpos-Çıralı arası da 3 km ve Olimpos'taki muhteşem kalıntılara takılmayacaksanız 45 dk falan daha ekleyin. Daha önce yürüdüğüm, kolay bir yol. Bir kısmı da sahilden bu arada...

Kaç km: 18-19 km
Ne kadar sürdü: 7 saat (20-25 dakikalık bir mola dahil)
Su: Yolun ortasında su olduğu söyleniyor ama biz görmedik. En az 2 lt, tercihen biraz daha fazla su ile yola çıkın; ve/veya çıkmadan önce yine bolca su için.
Ekip: 2 kişi
Özel bir durum: Normalden çok daha fazla yorulduğumuz, başlardaki tırmanışlarda tükendiğimiz bir etap oldu nedense. Ama ona rağmen kitaba göre hızlı ulaştık. Bilmiyorum...
İşaretlemeler: Çok çok iyi. Sanırım en popüler etap. Hiç görmediğimiz kadar insan gördük yollarda. Bundan ötürü, işaretler çok sayıda ve çok görünür.
Yol durumu: 1 saate yakın asfalttan gidiyor ve sonra solda gördüğünüz tabelalarla birlikte sağa sapıyorsunuz. Orada iki toprak yol var ve pek işaret yok. Soldan gidin. Sağdan gitseniz de aynı yere çıkıyor muhtemel ama az ileride işaretler başlayan yol soldan giden yol. 
3-4 saat sıkı tırmanış, sonra çok dik olmayan ve sürekli devam eden bir iniş. Tırmanış bizi çok yordu. Yol çok keyifli bu arada. Bir önceki etaba yakın güzellikte. Çok çok güzel!
Varılan yerde Market vs: Olimpos'ta da Çıralı'da birçok market vs var.
Kalınacak yer: İki yerde de çok fazla pansiyon ve kamp alanı var. Bulduğunuz herhangi bir köşeye çadırı atabilirsiniz bence ama her yerde izin vermeyebilirler de. Bir de, sahilde de izin verilmiyor, bildiğim kadarıyla. En azından Olimpos tarafında...
Diğer: 

--------------------------------------------------------------

Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşabilirsiniz: emreertegun@gmail.com

Gün 20: Korsan Koyu - Adrasan

Bir gün önce anlattığım gibi, Karaöz-Adrasan etabının 1 saate yakın kısalmış versiyonu

Kaç km: 20 km
Ne kadar sürdü: 7 saat
Su: Sadece Gelidonya Feneri'nde yağmur suyunun depolandığı bir hazne var. Su arıtma tabletiyle içilebilir sanırım. Onun dışında Adrasan'a girene kadar hiç su yoktu. Dikkat! 3 lt (en az 2,5 lt) civarı almakta fayda var, Korsan Koyu'ndan çıkarken de patlayana kadar içmekte fayda var. Ayrıca meyveniz, salatalığınız varsa da iyi olur. Biz 2 kişi, 5 lt su + meyve-salatalık ile zor idare ettik. Yemek de yapıp harcamadık.
Ekip: 2 kişi 
Özel bir durum: Zorlu ve tırmanışlı bir etaptı ama biz çok tempolu yürüdük. Kate'in kitabına göre 8 saat sürmeliydi, biz 7 saatte geldik.
İşaretlemeler: Çok iyi, kaybolma riski yok. 
Yol durumu: Önce 3 km toprak yoldan devam ediyorsunuz, sağa-sola dönüş yok hiç. Sonra Gelidonya Feneri'ne doğru 2 km sıkı bir tırmanış. Dik ama çok çok keyifli. Ayrıca patika toprak olduğu için, görece kolaylaştırıyor hayatı. Fenerden sonra daha da sıkı bir tırmanış var, epey yorulacaksınız ve zorlanabilirsiniz. Eğer fenerde uzun mola verdiyseniz veya gecelediyseniz, yola çıkmadan önce çok çok iyi ısının. Zorlu yolun sakatlama potansiyeli yüksek. O zorlu çıkıştan sonrası da (son 3-4 km'ye kadar) zorlu, diyebilirim. Ama o kadar değil. Yalnız inanılmaz keyifli. Yürüdüğüm en güzel rota, kesinlikle! Mest oldum.
Varılan yerde Market vs: Adrasan'da birçok market var. Birinde domates, soğan ve 1-2 meyve vardı; diğerlerinde yok. Ama dolabı olan marketler hep. Diğer tüm ihtiyaçları karşılayabilirsiniz.
Kalınacak yer: Biz Adrasan'da da sahile kuruverdik çadırımızı.
Diğer: Adrasan girişinde bir hayrat var, tam sahil yoluna çıkıldığında karşınıza çıkan tur şirketinin yanında da (dışarıda) musluk var ve suyu içiliyor.

Gelidonya Feneri pek güzel elbette ama biz 9 civarında vardık. Tahminimize göre gün doğumunu veya batımını oraya denk getirmekte fayda var, esas o zaman çok güzel olurdu. Orada konaklıyormuş da insanlar ama su sorunu olduğunu ve yolda hiç su bulamayacağınızı unutmayın. Ama bunu yaparsanız, eminim çok büyülü bir gece geçirebilirsiniz de. Tercih sizin. Bu arada fenerin oradan çok güzel görünen adaların manzarası, yukarı daha çok tırmandıktan sonra daha da muhteşem hale gelecek. Sıkça dönüp bakmalı.

--------------------------------------------------------------

Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşabilirsiniz: emreertegun@gmail.com

Gün 19: Çayağzı - Karaöz (Korsan Koyu)

Çayağzı'ndan (bu arada Çayağzı hemen Demre'nin girişinde ve Demre kocaman bir ilçe. Aklınızda olsun) Karaöz'e kadar olan kısmı otostopla geçmeye karar verdik. Sağ olsun, yüz yüze tanışmadığımız ama arkadaşımızın arkadaşı olan ve bize telefonla danışmanlık yapan Rehber Cenk öyle önerdi. Myra'dan Finike'ye gidiş zaten çok zorlu (1800 metreye tırmanış, yolda yiyecek-su bulma sorunları vs var), orayı her türlü atlayacaktık. Ama öncesinde ve sonrasında da birer etabı atladık. Buralar pek keyifli de değilmiş, seralardan, şehir-kasaba merkezinden, asfalttan falan gidiyorlarmış çünkü. Bir kısmına şahit de olduk.

Yani bu etapları yürüyecek olursanız buradaki bilgiler işinize yaramaz. Ben bizim gibi devam edecekler için diğer bilgileri aktarayım:

Çayağzı'ndan çıkar çıkmaz Demre var, oradan ihtiyaç karşılayabilirsiniz. Sonra ilk hedefiniz Finike, sonrasında da Kumluca. Kumluca çıkışında sağa Mavikent' yol dönüyor (Gelidonya Feneri ve Korsan Koyu tabelası da var.); burada anayoldan sapıyorsunuz. Dolmuş da varmış ama biz otostopla devam ettik. Mavikent (10-15 km falan galiba) çok sıkıcı ve boğuk bir yer ama alışveriş için büyük marketler var (Şok, BİM, bir de yerel market). İhtiyaçlar karşılanabilir. Benim gibi taze ve çiğ kuruyemiş bulmayı çok önemsiyorsanız, onları Kumluca'dan almalısınız. Biz oraya giremedik, sonra üzüldüm ben :) Sonra Mavikent'in bir mahallesi olan Karaöz'e devam (10 km de burası), biz yine otostopla devam ettik ve bu şekilde ulaştık. Karaöz'de de 2 market gördüm. Dolaplı marketler bunlar; yoğurt-peynir vs bulabilirsiniz. Ama tercihen Mavikent veya Kumluca'dan daha detaylı bir alışveriş yapın bence. Karaöz, güzel bir sahil kasabası gibi bir şey. Su falan da var. O aralarda hiç su taşımayın zaten. 1 lt sizi götürür, her yerde su var. Burada kamp da kurulabilir ama vaktiniz-enerjiniz uygunsa ben size Adrasan yönüne doğru ilerleyip, 1 saat bile gitmeden Korsan Koyu'nda gecelemeyi önereceğim. Manzara çok güzel, su var, mevsim uygunsa denize girilen sahili çok güzel. Yalnız günlerden Cumartesi ise (biz öyle denk geldik) biraz kalabalık olacak. Bir süredir yabaniliğe alıştıysanız sıkılabilirsiniz. Ama gece çoğu ayrılıyor, az kişi kalıyor. Bu arada burada kamp kurmak için bir neden daha: Karaöz-Adrasan uzun ve zorlu bir etap; Kate'in kitabında 8:55 saat sürdüğü yazıyor. (Gün 20'de anlatacağım.) Bu yolun yaklaşık 1 saatini bir gün öncesinden kısaltmak da mantıklı.

Karaöz sahilin en doğu kısmından işaretler devam ediyor ve 45-50 dk içinde -arabaların da işlediği- toprak yoldan ilerleyerek Korsan Koyu'na varıyor. Sadece bir yerde toprak yoldan çıkıp patikadan devam etti ve çok az yolu kısalttı. Kaçırsanız da sıkıntı olmaz, yine oraya bağlanıyor.

--------------------------------------------------------------

Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşırsınız di mi? emreertegun@gmail.com

Gün 18: Üçağız - Çayağzı

Kaç km: 19 km (aslında 17,5 da sürebilirdi, aşağıda anlatacağım.) Kapaklı'ya kadar 10 km (3 saat), sonrasında da 9 km yürüdük.
Ne kadar sürdü: 6 saat civarı (çok iyi not etmemişim)
Su: Arada uzun mola verdiğimiz Kapaklı Köyü'nde su var (yalnız yol köyün içinden geçmiyor, yolu bırakıp köye doğru çıkmanız gerekiyor.), 2 lt alsanız yanınıza, rahatça yeter.
Ekip: 2 kişi
Özel bir durum: Tempomuz normalden biraz yüksekti sanki
İşaretlemeler: Gayet iyi. Sadece bazı düz ve geniş alanlarda işaret bulamayabiliyorsunuz, ama yol kendini belli ediyor. Yine de o tip yerlerde dikkat. Biz yolun ilk yarısında 1 kere atladık mesela...
Yol durumu: Kapaklı'ya kadar toprak ve yürümesi çok rahat bir yol, sonrasında daha kayalık ama çok zor değil. Son 1,5 km çok sıkı tırmanış var (ki bunu gitmesek de olurdu) ama çok çok keyifliydi bu tırmanış da. Ve yolun geri kalanı da...
Varılan yerde Market vs: Çayağzı aslında bir Yat Limanı. Bir tane kamp alanı var ama market vs yok. Temiz su da yok (belki kamp alanında vardır). Aslında akan çay var ama çok kükürtlü olduğunu öğrendik, içilmezmiş.
Kalınacak yer: Biz Çayağzı'nda sahilde kamp kurduk. Bİr sürü köpek arkadaşımız oldu.

Diğer: Aslında Lİkya Yolu, sizi Sura denen yere çıkaracak ama çok görülesi bir yer olmadığını, oraya tırmanmanın gereksiz olduğunu söylediler bize. Biz de Çayağzı'nda kalırız, diye düşündük. Meğer 7,5 km gittikten sonra tam da Çayağzı'nın dibine gelmişiz (günün ikinci yarısında hep karşıdan görünen yat limanı Çayağzı'ymış meğer), sonra yol tırmanmaya başladı. Orada Likya Yolu'ndan çıkıp düz devam edip (sanırım 300-500 metre yürüyüp) Çayağzı'na ulaşılabilir (görünce anlayacaksınız). Ama enerjiniz varsa, veya zaten Lİkya Yolu'nu bırakmadan Sura'ya devam edecekseniz, çok zorlu olmakla birlikte çok keyifli bir yoldan 1,5 km kadar tırmanın siz de. Manzara da çok güzel, geçilen yollar da. Zikzaklarla çok sıkı bir tırmanış sonrası birkaç seranın olduğu bir yere, az yukarıda asfalta çıkıyorsunuz. Biz oradan otostopla tekrar Çayağzı'na gittik. Önce o bölgede çalışan dolmuş bizi anayola (Kaş-Antalya sahil yolu) çıkarıp Çayağzı kavşağında indirdi. Oradan da 1,5 km kadar yol vardı ama yine otostop çekip, orayı da öyle aşıp sahilde kampımızı kurduk.)

--------------------------------------------------------------

Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşırsınız di mi? emreertegun@gmail.com

Gün 16,17: Boğazcık - Üçağız

Gün 16'da fena bir şekilde kaybolduğumuz için Üçağız'a 2 günde varabildik. Aslında toplamda 6-7 saatlik yol.

Önce kaybolduğumuz kısmı anlatacağım, sonra aşağıdaki başlıkları sadece Gün 17 kısmı için dolduracağım.

Gün 16'da 3 saatte varmamız gereken Purple House'a uzun öğle molası ile birlikte neredeyse 10 saatte vardık, hatta 'sığındık' demeliyim. Yolun en başında bizim hatalarımızdan dolayı bir iki yanlış gidip düzelttikten sonra çok fena kaybolduk. Yol, sık işaretlemelerle birlikte gayet güzel giderken ve açıklık bir alanda sağa (güney'e) döndükten sonra art arda 3 kayada aynı yöne işaret gördükten sonra son işaretin hemen önüne tel örgü çekilmiş. İşaretlere bakarsak devam etmek lazım ama tel örgü var. Tel örgünün üstünden geçip devam etmek lazımdı herhalde ama büyük bir hata edip solundan dolaştık ve işaretleri tamamen kaybettik. Sonra da tamamen yüreğimizin götürdüğü yönlere ilerleyerek kaybolduk. Bu nedenle bundan sonrasını bu blogda anlatmayacağım. Sadece şunu söyleyeyim: Benzer bir şey yazarsanız Güneydoğu'ya doğru gidip tepede çok güzel bir antik şehir olan Aperlai'yi bulmaya ve ona ulaşmaya çalışın. Oradan denizi sağınıza alıp sola doğru gittiğinizde yarım saat sonra Purple House adlı tesisi ve oranın sahibi olan Rıza ve güzel ve aşırı geveze oğulları Ada'yı göreceksiniz. Biz gece orada kaldık. Kamp için para almıyorlar. Sadece su, biraz masraflı. -alırsanız- Duş için 5 TL ödüyorsunuz; bir de 1,5 lt.lik su 4 TL. 

Normal bir sürede buraya vardıysanız soluklanıp Üçağız'a devam edin. Aşağıda Purple House'dan Üçağız'a gidişle ilgili bilgileri yazıyorum:

Kaç km: 9-10 km (olmalı)
Ne kadar sürdü: 4 saat
Su: Yolda su yok. Yanınızda yeterli su yoksa Purple House'tan tedarik edebilirsiniz. Yalnız oradaki su içilmiyor ve sadece 1,5 lt.lik su satılıyor.
Ekip: 2 kişi
Özel bir durum: Şimdiye kadarki en kolay etap! Genelde dümdüz gidiyor ve yol toprak; ayağı yormuyor hiç.
İşaretlemeler: Haddinden fazla işaret var, isteseniz de kaybolamazsınız. Sadece geniş alana çıkınca dikkat.
Yol durumu: Çok kolay etap!
Varılan yerde Market vs: Kocaman 2 market ve bir manav var. 
Kalınacak yer: Kamp için çok uygun sayılmaz ama herhangi bir bahçeye konabilirsiniz bence. Biz kendimizi şımarttık ve tek pansiyonda gecelemeyi burada gerçekleştirdik. Ekin Pansiyon'da Yusuf Abi çok yardımcı oldu, meyve, yemek falan ikram etti...

Biz merkezde kaldık ama daha sakin bir yer ve kamp için daha elverişli bir bölge arıyorsanız, 45 dk kadar devam edip Kaleköy'e ulaşırsanız orada uygun alan da var, bir sürü su kaynağı da... Hava karardıysa bile gidebilirsiniz, zira toprak yoldan gidiliyor. Ama alışverişinizi Üçağız'dan yapmayı unutmayın.

Diğer: Burası, karşısındaki adadan dolayı Kekova diye de geçiyor. Gece, ada manzarası çok güzel. Halkı çok şeker. Bir de Üçağız'a girince soluklanmak için sağ tarafta muhtarlığın koyduğu bank ve masalar var. Devam edecekseniz güzel bir yer.

--------------------------------------------------------------

Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşırsınız di mi? emreertegun@gmail.com

Gün 15 - Limanağzı - Boğazcık

Kaç km: 15 km civarı
Ne kadar sürdü: 8,5 saat (1-2 kaybolma dahil. Aslında 7,5-8 saat sürerdi)
Su: Su sıkıntısı olduğu söylenen bir etaptı ama 2 saat yürüyüp Fakdere mevkiine ulaşılıyor (çeşme görmedik ama evler ve bir tesis var; gerekirse takviye yapılabilir); ondan 2,5-3 saat sonra da Üzüm iskelesi denen yere varılıyor. İskele yok ama, şaşırmayın. Oraya da yakın zamanda bir çeşme yapılmış. Yani çok dolu çıkmaya gerek yok. Biz iki kişi 6,5 lt taşıdık. Boşuna sırtımızı ağrıttık. Bu arada Gün 13'te bahsettiğim Üzüm iskelesi burası. Çukurbağ'dan veya Kaş'tan çıkılıp, duruma göre burada kamp yapılabilir. Çok uygun. Denize de girilebiliyor falan... (Tesis vs yok yalnız, dikkat.)
Ekip: 2 kişi
Özel bir durum: Normalden biraz yavaş tempo ile gittik. Bir de hem su, hem diğer şeyleri fazla depolamışız. Çantam en ağır halindeydi (20 kg'dan fazlaydı), çok zorlandım. Bu da bizi yavaşlattı sanırım.
İşaretlemeler: Gayet iyi. Yalnız Fakdere mevkii çıkışında sıkıntı yaşadık. İşaret bulamadık ama bi kapıdan geçip yukarı doğru devam ettik (ki doğruymuş). Bi ara sola işaret vardı, oradan saptık ama 100 metre bile gitmeden tekrar toprak yola çıkardı bizi. Toprak yolu bırakmadan yukarı doğru devam edin siz, fazla işaret görmeyeceksiniz ama aldırmayın. Bir süre sonra Apolliani 9 km tabelasını görünce o yöne doğru devam edin. 

Bir de Boğazcık'a epey yaklaşınca bir yerde sıkıntı yaşadık ama buradan anlatması çok zor. Her yöne işaret var ve kafa karıştırıyor. Sadece şunu söyleyeyim; kaybolursanız toprak yolu bulun ve devam edin; Boğazcık'a ulaşırsınız.
Yol durumu: Gayet keyifli etaplardan biri. Başlarda kayalık zor bir alan var, 10-15 dk debeleniyorsunuz. Sonra pek sıkıntı yok.
Varılan yerde Market vs: Yok
Kalınacak yer: Köyün girişinde Ali's House pansiyon var, aslında bir köy evi. Yardımcı oluyorlar. Biz para vermeden evin önünde kamp kurduk; tuvaletten falan faydalandık. Hatta yemek bile ikram etti bize Kamile Abla. Oğulları Hüseyin de çok yardımcı oldu.
Diğer: Üzüm İskelesi dediğim yerde herhangi bir tabela vs yok ama düz bir alana geldiğinizde anlarsınız, diye düşünüyorum. Su var ama tam yolun üzerinde değil. Düz alana çıktıktan sonra, soldan geriye doğru toprak yol çıkıyor; o yola yönelin, 20 metre yukarıda çeşmeyi ve tuvaleti göreceksiniz.

--------------------------------------------------------------

Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşırsınız di mi? emreertegun@gmail.com

Gün 14: Kaş - Limanağzı

Çok kısa etap. Ama biz 2 gün yavaşladık ve iyi geldi. Gün 13'ün başında yazdığım nota göz atabilirsiniz.

Kaç km: 3 km
Ne kadar sürdü: 1 saat
Su: Kısa etap, gerek yok. Limanağzı'ndaki şebeke suyu içiliyor.
Ekip: Buradan sonra hep 2 kişi devam ettik.
Özel bir durum: Yok
İşaretlemeler: Gayet iyi
Yol durumu: Çok rahat bir yol. 15-20 metre zorlu bir kısım var, geçişi kolaylaştırması için ipler germişler. ama gözünüz korkmasın. Çok zor değil.
Varılan yerde Market vs: Yok. Hata sadece birkaç tesisin olduğu bir yer.
Kalınacak yer: Hemen girişteki tesisin arkasındaki düzlüğe kuruverdik çadırı. Orada çalışan çocuk çok yardımcı oldu.
Diğer: 

--------------------------------------------------------------

Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşırsınız di mi? emreertegun@gmail.com

Gün 13: Çukurbağ - Kaş

2 saatlik bir etap ama biraz dinlenmek iyi geleceği için az yürüdük 13.günümüzde. Durmak istemiyorsanız, yine çok kısa olan Kaş-Limanağzı etabı (gün 14) ile birleştirilebilir, hatta gün 15'te bahsedeceğim Üzüm İskelesi'ne kadar gidilebilir.

Kaç km: 8
Ne kadar sürdü: 3 saat
Su: Kısacık yol, gerek yok. 1 lt ile bile çıksanız yeter ayrıca.
Ekip: 5 kişi
Özel bir durum: Yolumuz çok kısa olduğu için çok sallanarak gittik. Yarısından çoğu da dümdüz. Normalde 2 saatte rahat gidilir.
İşaretlemeler: Gayet iyi
Yol durumu: Uzun bir düzlük, sonra çok zor olmayan ama dik bir iniş
Varılan yerde Market vs: Kaş'ta her şey var 
Kalınacak yer: Büyükçakıl plajının karşısında eski disco var, onun hemen yanı boş arazi, birkaç zeytin ağacı falan... Çok uygun. Hem Büyükçakıl plajı, yol üstünde. Yani Lİmanağzı yolunu da kısaltmış olacaksınız. Tek sıkıntı, alışveriş için Kaş'a git gel yapma gerekliliği. Galiba 1 km falan... Biz oraya yerleştik ama gece plajda şezlonglarda yattık, kimse bir şey demedi. Ayrıca oradaki tesislerden birinden rica edip duşunu, tuvaletini kullandık. 
Diğer: Kaş'ta kalacaksanız eğer ve kamp yerinde ateş yakmak isterseniz, merkezde, denize çok yakın bir kasap var; oradan kendi yaptıkları köftelerden alın ve ateşte pişirin. Kendinizden geçeceksiniz. Çok da tatlı insanlar. 

Ayrıca buraya kadar her türlü kuruyemişi bulabildiğimiz ilk yer Kaş'tı. Kuruyemişçiye uğrayınız ve stoklayınız bence ((:

Dik iniş dediğim yerden Kaş'a kuşbakışı bakmak muhteşem!

--------------------------------------------------------------

Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşırsınız di mi? emreertegun@gmail.com

Gün 12: Gökçeören - Çukurbağ

Kaç km: 23 km
Ne kadar sürdü: 8:40
Su: 5 saat kadar yürüdükten sonra akan çeşmesi olan, köşklü möşklü güzel bir kamp alanı var. Ayrıca yolun başlarında da birkaç çeşme var. Kamp alanından sonra, hatırladığım kadarıyla hiç su yok.
Ekip: 4 kişi
Özel bir durum: Yok
İşaretlemeler: İşaretlemelerin iyi olduğu bir yol. Yalnız yolun en başında asfalt yoldan ilerliyorsunuz ve sonra toprak yola dönüşüyor falan. Oralarda sanırım yine yol genişletme çalışmaları nedeniyle işaretler silinmiş hep, 2-3 tane ya gördük, ya görmedik. Endişelenmeyin ve dümdüz devam edin, hiçbir yere sapmayın. 1 saat kadar yürüdükten sonra yol kendiliğinden önce sağa sonra sola kıvrılacak ve 'S' çizip aynı yöne devam edeceksiniz. İşaret aramaya gerek yok hiç. Sonra bir eve varacaksınız, yol ikiye ayrılıyor; işaret göremeseniz de soldan devam edin; biraz ileride elektrik trafosunun oradan (ki orada su da var) yine soldan devam edin.

Sonra Phellos 13 km tabelasından sağa döneceksiniz ve bu etabın en zorlu kısmına ulaşacaksınız. Taş yollardan sıkı bir çıkış. Burada da işaretler yer yer kayboluyor ama yürüme yolu çok belirgin olduğu için pek sıkıntı yok. Yalnız 1 saat kadar çıktıktan sonra, çok belirgin olmayan bir işaretle sağa dönüyor yol. Dikkat edin, kaçırmayın! Buradan sonra yol kolaylaşıyor ve iyi haber: bir daha hiç çok zorlu bir kısım olmayacak.

Yol durumu: Yukarıda da yazdım; çok keyifli ve bir saatlik bir kısım haricinde zorlu olmayan bir etap. Yoksa bu kadar uzun yolu bir günde almak mümkün olmazdı. Ama 9 saate yakın yürüyüş söz konusu. Erken çıkın! 

Bu arada Phellos antik kentine (çok da güzeldir) ulaştıktan sonra Antiphellos tabelasının yönüne devam edeceksiniz ve Çukurbağ'a varana kadar 3 km kadar daha yürüyeceksiniz. Phellos'u son durak sanarsanız, bizim gibi hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. ((:

Varılan yerde Market vs: Çukurbağ kocaman bir köy olmasına rağmen (3 camili falan, düşünün) Kaş ve Ağullu'dan alışveriş yapıldığı için bakkal vs yok. Dikkat! Ama halk çok sıcakkanlı ve yardımsever. Epey kişi yardıma, bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını sordu.
Kalınacak yer: 3 camiinin de köşkü ve su kaynağı var. Ama ben size Cemal amcanın pansiyonunun (Dede pansiyon) karşısındaki zeytinliği önereceğim. Çukurbağ'a iner inmez karşınıza çıkan caminin 50 metre aşağısında solda. Bize kendisi teklif etti. Hatta tuvaletini, bahçesini de kullanmamızı kendisi önerdi. Çadırları da bahçesine kurabilirdik, gerek duymadık. (Ama zeytinlik hafif eğimli olduğundan, fena da olmazmış aslında.)
Diğer: 20 km'nin üzerinde yürüdüğümüz bu etaptan ben çok büyük keyif aldım. En sevdiklerimden olarak aklıma kazındı.
Dede (Cemal amca) ile mutlaka tanışılmalı, çok tatlı!
Misafirperverlikleri inanılmaz. Muhtemelen şahit olacaksınız.

--------------------------------------------------------------

Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşırsınız di mi? emreertegun@gmail.com

Gün 11: Bezirgan - Gökçeören

Kaç km: 20 km (biz bir kısmını kısalttık, aşağıda anlatmaya çalışacağım)
Ne kadar sürdü: 8 saat
Su: Arada Sarıbelen'de su var; onun dışında çeşme yok. Sarıbelen-Gökçeören arasında bazı kuyular var.
Ekip: 4 kişi
Özel bir durum: Yolu 3 km kadar kısalttık ama bir o kadar da, 2 kere kaybolduğumuz için zaman kaybettik.
İşaretlemeler: Bezirgan'dan çıktıktan sonra sıkı bir yokuş sonrası toprak yoldan devam edeceksiniz. Birkaç yüz metre sonra sola dönüş var ama gözden kaçma olasılığı çok yüksek. Dikkat! (İşin tuhafı dönmeyince, az ileride işaret olması. Biz o işarete güvenip boşu boşuna tırmandık bir sürü, sonra aşağılardan bir çobanın seslenmesiyle yanlış yolda olduğumuzu anladık ve geri dönüp zorlukla işareti bulduk.) 

İşaretten aşağıya indikten sonra asfalta çıkılıyor ve bir süre sonra yine sola, patikaya giriliyor. Sonra bir dere yatağını geçtikten sonra yine işaretleri kaybettik ve epey uzun süre aradık. İleride bulabildik. Okuyunca anlamayacaksınız ama orada anlam kazanabilir şimdi yazdığım şey: Dere yatağını geçtikten sonra karşıdaki tepeyi aşacaksınız. O tepeyi aşmak için işaretler de hafif sol taraftan ilerliyor. Yani tepeye doğru, hafif sola yönelerek yürürseniz işaretleri göreceksiniz. Tepeyi aşınca asfalta çıkıp sola dönüp devam edin. Bir yol düz (aşağıya doğru) devam edecek, diğer bir yol sağa kıvrılacak. Likya yolundan devam etmek için düz devam edin ve 5-6 dk sonra solda kamp yapmak ve dinlenmek için çok uygun olan köşkü ve altında çeşmeyi bulun. 20 metre ileride de Gökçeören 13 km tabelasını göreceksiniz zaten.

Biz yolda birkaç kere iz kaybedip çok vakit kaybedince hava kararmadan Gökçeören'e varmamız tehlike altına girdi ve Sarıbelen'deki bir amcadan yolu bir saat kadar kısaltacak bir yol öğrendik. Zaman sorununuz olursa diye aktarmak istiyorum. Anlatması zor ama deneyeceğim: Köşkten geriye dönün ve az önce bahsettiğim yol ayrımından sola dönün (camiye doğru). Sonra dümdüz devam edin ve yol bir yerde sola doğru virajla 180 derece dönüyor. Tam orada virajı bırakıp öndeki toprak yola girin. Bir süre gittikten sonra o yol sağa dönerek Likya Yolu'na bağlanıyor. Oralarda evler var, yardımcı olurlar.

Yol durumu: Bezirgan'dan çıkıp 5 dk yürüdükten sonra çok sıkı bir yokuş çıkacaksınız. Hazırlıklı olun. Ayrıca toplamda uzunca bir etap ama genel olarak çok çok zorlu sayılmaz. Pek de keyifli...
Varılan yerde Market vs: Arada Sarıbelen'de market var, Gökçeören'de yok.
Kalınacak yer: Gökçeören'de caminin yanındaki köşk kamp için uygun, suya da yakın. Biz cami imamının çağrısına uyarak caminin üst katında (galiba kadınların bölümü oluyor) yattık. Hayatımda ilk kez -hem de kızlı erkekli- camide uyumuş oldum.
Diğer: Pansiyoncu Hüseyin var Gökçeören'de. Orada kalmamız için epey bastırdı ama istemedik. 'Paramız yok' dedik. Ama 11. günde ilk kez yemek yaptırdık (eşi ile yaptı) ve çok ucuza güzel bir yemekle karnımızı doyurduk.

--------------------------------------------------------------

Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşırsınız di mi? emreertegun@gmail.com

Gün 10: Kalkan - Bezirgan

Kaç km: 9 km
Ne kadar sürdü: 4,5 saat
Su: Ortada (Orası da Bezirgan olarak geçiyor) Osmanlı sarnıcı var, hemen dibinde çeşme. Çeşme çalışmıyor ama tam karşıdaki evin bahçesinden su takviyesi yapabilirsiniz.
Ekip: 4 kişi
Özel bir durum: Yok
İşaretlemeler: Gayet iyi
Yol durumu: İlk başta Kalkan-Kaş yoluna çıkıp, Kaş yönüne doğru 2 km asfalttan ilerliyorsunuz (işaret görmezseniz şaşırmayın), burayı otostopla gitmenizi öneririm, çok gereksiz. Ama biz ne kadar yürüyeceğimizi bilmediğimiz için yürüdük. Yolun sağ tarafında Likya yolu tabelasını görecek (Bezirgan 7 km) ve sola girip 150 metre sonra tırmanmaya başlayacaksınız.

Sonra Osmanlı sarnıcı olan yere varana kadar epey tırmandık. 

Ama asıl tırmanış Bezirgan'dan Bezirgan yaylasına doğru çıkarkenki tırmanış. Gerçekten çok sağlam ama çok çok keyifli bir tırmanış. Bir de çok uzun olmadığı için o kadar da zorlayıcı değil.

Varılan yerde Market vs: Bezirgan'da 2 küçük market var ama peynir, yoğurt vs bulabilirsiniz.
Kalınacak yer: 2 tane köşk var. Bir tanesi Bezirgan'a girdikten ve birkaç yüz metre ilerledikten sonra solda olan. Muhteşem bir çınar var yanında. Bu köşke, tuhaf bir zevksizlikle fayans falan döşemişler ((: Bir diğer köşk ise daha bi' köy merkezinde, caminin yanında. Mis gibi tahta ve içinden başka bir muhteşem çınar ağacı yükseliyor. Burada kalmanızı öneririm. Markete, kahveye falan da yakın..
Diğer: Bahsettiğim 'sağlam' tırmanış (700 metreye çıkılıyor bir anda) o kadar keyifli ve yukarıdan manzara o kadar muhteşem ki, tarif etmede zorlanıyorum. Çok çok harika bir etaptı. Bir de bir an muhteşem deniz manzarası izlerken 5 dk içinde her yerimizi bulut kapladı, görüş mesafesi 10-15 metreye falan düştü. Çok çok güzeldi!

Bezirgan yayla, elmalarıyla meşhurmuş. Gerçekten kütür kütür, sulu, tadı çok güzel elmalar yedik. Ayrıca armut, incir, iğde ağaçları var her yerde. Meyveye doyacaksınız!

Epey serindi bu arada...

--------------------------------------------------------------

Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşırsınız di mi? emreertegun@gmail.com

Gün 9: Patara - Kalkan

Gün 8'i Patara'da dinlenerek geçirdik. Aralara böyle dinlenmeli veya en azından az yürümeli günler koymanızı öneririm.

Kaç km: Tabelalarda sıkıntı vardı, emin olamadık ama 15 km civarı
Ne kadar sürdü: Kalkan merkeze varmamız 9 saat falan sürdü
Su: Patara çıkışında bu sefer (Yalıburun) yolundan gittik; en baştan itibaren 4. saate denk gelen yerde su var; başka yok. Dikkat! Su yerini kaçırmamanız için: Kayaların üzerinde 'restoran' yazısı göreceksiniz, dönmenize gerek yok, 2-3 dk sonra sağa (geriye doğru) bir yol iniyor. Oradan inince çeşme var. Kamp için de çok uygun.
Ekip: 4 kişi
Özel bir durum: Ekipten birinin bileği sıkıntılı olduğu için grubu yavaşlattı. Normal şartlarda 7,5 - 8 saatte gidilir sanırım; belki daha da hızlı.
Bir de çok sıcak değil birkaç gündür, onu not almışım.
İşaretlemeler: İyiydi gayet.
Yol durumu: Delikkemer'e kadar olan kısım yarı-zorlu diyebileceğim bir kısım. Ama en sıkıcı etaplardan! Çoğunlukla toprak yoldan gidiyor ve her yer açıklık; gölge yok vs. Az günününz varsa atlanası bir etap, bence...

Delikkemer'den sonra 'Gün 7'de anlattığım yöne doğru (denize doğru) iniyorsunuz ve çok zorlu bir kısım başlıyor, dikkat! Sanırım yürüdüğüm en zorlu yoldu. Çok sivri kayaların üzerinden gittiğiniz, inişli çıkışlı bir bölüm var. Ağır çantalarla dengeyi sağlamak epey zor. Ayrıca kalın tabanlı trekking ayakabınız yoksa da, hiç önermiyorum bu yolu kullanmanızı. Gördüğüm en tehlikeli kısımdı.
Varılan yerde Market vs: Kalkan'da kocaman kocaman marketler var tabii ki.
Kalınacak yer: Kalkan'da hiç beklemediğim kadar güzel bir kamp kurulası alan var. Merkeze geldikten sonra aşağıya doğru inin ve halk plajını bulun. Oradan biraz daha doğu yönüne doğru devam ettiğinizde bir yürüyüş yolu ve sağ tarafta çimenlik alan göreceksiniz. İşte biz orada, diğer 5-6 çadırın yanına çadırları kurduk ve çok mutlu olduk ((: Hemen yakında çeşme falan da var.
Diğer: 

--------------------------------------------------------------

Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşırsınız di mi? emreertegun@gmail.com

Gün 7: Akbel - Patara

Kaç km: 16 km kadar
Ne kadar sürdü: 6 saat
Su: Delikkemer sonrası Patara'ya giden 2 yol var. Giderken birini, dönerken bir diğerini tercih ettik. Her ikisinde de birer çeşme var. Giderken seçtiğimiz yol olan Patara (Sukemeri) tabelasını gördükten 1 km sonra çeşme var. Yani toplamda 2 - 2,5 saat yürüdükten sonra, toplam yolun ortalarına doğru.
Bu arada Patara köyünde su içilmediği için ilk kez şişe su burada satın aldık.
Ekip: 4 kişi (biri yeni dahil oldu ama hızlı adapte oldu)
Özel bir durum: 
İşaretlemeler: Akbel çıkışında işaretlerin çoğu silinmiş, sorarak yönünüzü bulabilirsiniz. Sonra patikaya girdikten sonra iyi. 
Delikkemer sonrası zaman zaman azalıyor işaretler ama birisi kırmızı noktalar koymuş ve Likya Yolu'nu takip eden noktalar bunlar. Güvenebilirsiniz. 
Patara'ya girilen yerde de işaretler azalıyor ama yukarıdan antik şehri ve denizi gördüğünüzde ne yöne doğru gideceğinizi anlıyorsunuz.
Yol durumu: Zorlu bir etap sayılmaz.
Varılan yerde Market vs: Patara sahilde bir tane tesis ve yolda meyve satan teyzeler var. Orada konaklamaya izin verilmiyormuş bu arada. Patara köyünde ise (sahilden 3 km içeride) marketler var, ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz.
Kalınacak yer: Patara'da Camel adında bir kamp alanı var. Bu yıl açılmış ve ücretsiz olarak kalabiliyorsunuz. Dışarıdan yiyecek-içeceğinizi de getirebiliyorsunuz. Tek istedikleri, kamp alanının tam karşısında barları olduğu ve sadece bundan para kazandıkları için, alkolü dışarıdan almamanız. Bu arada barın iç tarafındaki tuvaletleri ve duşu da kullanabiliyorsunuz. (Mekan bu sene açılmış, önümüzdeki sene için farklı fikirleri var; bedava kamp seçeneği ilelebet sürmeyebilir.)
Diğer: Yürüme yolu pek keyifli ama sağ tarafta uzun süre sera manzarası izliyor olmak o kadar değil.

Delikkemer'i geçer geçmez bir yolun sağ tarafa (Batı'ya), diğer yolun aşağıya (Güney'e) doğru devam ettiğini göreceksiniz. Bizim gibi Patara'ya gidiyorsanız Batı yönüne dönmeniz gerekiyor; diğer yolu seçerseniz kendinizi Kalkan'da bulursunuz. :) Maalesef bunu gösteren bir tabela yok. Dikkat!

Yukarıda bahsettiğim gibi, Delikkemer'i geçtikten 1 - 1,5 km sonra Patara'ya giden 2 yol göreceksiniz. Birinde Patara (Yalıburun) yazıyor ve 10 km diyor (Biz bu yolu dönüşte kullandık, Gün 9'da o yolu anlatacağım), diğerinde ise Patara (Sukemeri) yazıyor ve 8 km. Biz ikinciyi tercih ettik. 1 km sonra çeşme var, yolda başka su yok. 

Patara'nın kumsalı muhteşem bu arada, tadını çıkarın!

--------------------------------------------------------------

Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşırsınız di mi? emreertegun@gmail.com

Gün 6: Çavdır - Akbel

Bu etapta kaybolmalar yaşadığımız ve tutarlı bir yürüyüş yapamadığımız için başlık başlık yazmayacağım, ama kaybolmamanız için yapmanız gerekenleri ve diğer küçük notlarımı paylaşacağım.

İlk hedef Çayköy (2 tane marketi olan, büyükçe bir köy). Oraya giderken traktör yolundan giderken işaretleri kaybettik ve çok zorlu bir çıkış-inişten sonra Likya yolunu tekrar bulduk. Biz mi kaçırdık, yoksa işaretler silinmiş miydi bilmiyorum ama, Doğu yönüne giderken (1 saat kadar) bir tepe göreceksiniz. Yol olun sağından dolaşıyor, çok tırmandırmıyor. Bİz tırmandık ve çok zorlandık, siz etmeyin. En iyisi işaretleri ne yapıp edip takip edin.

Sonra Çayköy'den Üzümlü'ye geçiş... Pınarbaşı dedikleri yere gidin, sularınızı doldurun. Oradan çok çok keyifli, çok sık bitki örtülü, insanın zar zor geçeceği yollardan geçip yukarıda traktör yoluna çıkın. Biz tam orada işaretleri kaybettik, çok dikkatli arasak da bulamadık. Meğer orada yol genişletme çalışması olmuş ve işaretler silinmiş, dikkat! Burada yapmanız gereken şey, hemen orada toprak yola çıkarak sol yöne doğru ilerlemek ve birkaç yüz metre işaret görmedikten sonra sağa (ormanın içine doğru) bir giriş var, onu kaçırmamak. Bİz kaçırdık ve sonradan gördük ama dikkatli olursanız kaçırmazsınız, işaretler çok parlak ve bir sürü taş üstünde taş var. (Bir de şöyle tarif edeyim, İnpınar diye çok güzel bir yapı var, ona gelmeden 100-200 metre önce falan... Bu arada dönüşü yakaladıktan sonra, azıcık ilerleyip İnpınar'ı görmeyi de ihmal etmeyin.) Oradan girip tepeyi aşıp inip asfalt yola çıkacaksınız. Biz o yolu yürümedik ama tahminen 1 saat sürecek bir yol burası ve asfaltta biraz ilerleyerek Üzümlü'ye varacaksınız. (Kocaman bir köy ya da belde, ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz.)

Akbel'e devam edecekseniz, asfaltta bir süre yürüdükten sonra solda Villa Drew diye bir tabela göreceksiniz, Likya Yolu oradan devam ediyor(muş). Biz kaybolmalar yaşadıktan sonra buraları araba ile geçmek durumunda kaldık. Yanılmıyorsam oradan Akbel 10 km kadar...

Akbel, Kalkan'ın hemen dibinde bir belde gibi bir şey sanırım. Aradığınız her şeyi bulabileceğiniz bir yer. Bir sürü çeşme vs de var... Konaklama için bizim bulduğumuz en iyi yer, caminin arkasındaki eski futbol sahası idi. Araştırmaya vaktiniz yoksa fena değildi...

Bu yolun pek hakkını veremedik. Normal şartlarda ne kadar sürerdi, ne olurdu bilmiyorum ama 1 günlük (6-7 saat) yol yine...

--------------------------------------------------------------

Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşırsınız di mi? emreertegun@gmail.com

4 Ekim 2013 Cuma

Gün 5: Gavurağılı - Çavdır

Kaç km: Emin değilim ama 10 km kadar yürüdük toplamda (yolun bir kısmını araba ile geçtik, aşağıda anlatacağım)
Ne kadar sürdü: Öğlene kadar Patara kumsalının en Batı kısmına gidiş (burası Patara diye geçmiyor ama ne diye geçtiğini de bilmiyorum; Patara'ya daha 3 günlük yol var, dönüp dolaşıp) 5-6 km kadar ve 1,5 - 2 saat sürer. Sonrasında Kınık'a araba ile geçtik. Kınık'tan Çavdır'a varmamız da 1,5-2 saat sürdü galiba. Ve 4-5 km olsa gerek ama iyi not almamışım.
Su: Patara batı kumsal dediğim yerde, az içeride çeşme var, sorarsanız gösterirler. Ama şöyle söyleyeyim, vardığınız zaman bi' köprünün üzerinden geçeceksiniz. Sonra tam karşınızda kalacak. Çok belli olan bir çeşme değil. 
Ekip: 4 kişi
Özel bir durum: 2 saatlik kaybolma söz konusu oldu, aşağıda anlatacağım. Bir de bizim araba ile gittiğimiz yolu yürümek isterseniz ona göre organize olmanız gerekebilir. 
İşaretlemeler: İşaretlemeler genel olarak çok iyiydi ama tuhaf bir kaybolma yaşadık. Asfalttan gidip Letoon'a (sağa) sapmadan 100 mt önce, sol yöne, zar zor görünen bir işareti gördük ve oraya girdik. Sonrasında gayet sık işaretlenmiş rotayı takip ettik ve dönüp dolaşıp yanlış yöne gittiğimizi fark ettik. Aynı yolu geri indik ve 2 saat kaybetmiş olduk. Hem de çok yorulduk. Siz siz olun, asfalttan devam edin ve sağdaki tabelayı görene kadar sola döndüren diğer işaretlere aldanmayın.
Yol durumu: Rahat bir rota ama yürüyüş için keyifli değil, bence sınırlı vakit varsa atlanılası...
Varılan yerde Market vs: Patara batı kumsal dediğim yerde, konaklama ve restoran hizmetleri de olan bir tesis var. Oranın marketi de var ama bisküvi, meşrubat, cips vs var. Sonrasında Kınık'ta ve geceyi geçirdiğimiz Çavdır'da marketler mevcut.
Kalınacak yer: Çavdır'da kahvenin yanındaki boş alana çadır kurabilirsiniz ama hemen o kahvenin karşısındaki bina köyün malı ve onun terasını da kullanabiliyorsunuz. Biz çadır kurduk ama, çok yol ortası ve gürültülü olduğu için sonradan yukarıda yattık.
Diğer: Patara kumsalının batısından Kınık'a araba ile geçtik; zira yolun büyük kısmı kasaba ve seraların içinden geçiyor, pek anlamı yok. Ancak Letoon antik kenti var, onu pas geçmiş olduk. 
Pydnei antik kentinden geçiliyor bu arada ve pek güzel.
Gavurağılı'ndan çıkıp sağa Letoon'a sapan tabelaya kadar 3,5 - 4 km asfalttan yürüyorsunuz. Belki orayı da otostopla geçmek iyi olabilir. Hatta yürüdüğümüz Kınık-Çavdır arası yine asfalt. Yürümek için tamamen keyifsiz bir etap, bana göre...

--------------------------------------------------------------

Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşırsınız di mi? emreertegun@gmail.com