Burada yazılanları okurken şunları dikkate almakta fayda var:
- İlk kez böylesi uzun soluklu bir doğa yürüyüşü etkinliğinde bulundum. Yorumlarım ve notlarım da, daha ziyade bu tip kişilere yönelik olacak. Yani çok profesyonel bilgiler değil, pratik bilgiler olacak.
- Her etap için aynı başlıklar altında bilgiler yazacağım ama yine bu işi profesyonel olarak yapmadığım için, kimi zaman kaç km olduğunu yazmadığım, kimi zaman su durumu ile ilgili daha ayrıntılı bilgi yazdığım kısımlar olacaktır. Ama notlarımdaki her önemli bilgiyi aktaracağım kesin ((:
- Her etap için aynı başlıklar altında bilgiler yazacağım ama yine bu işi profesyonel olarak yapmadığım için, kimi zaman kaç km olduğunu yazmadığım, kimi zaman su durumu ile ilgili daha ayrıntılı bilgi yazdığım kısımlar olacaktır. Ama notlarımdaki her önemli bilgiyi aktaracağım kesin ((:
- 21 gün içinde ekip zaman zaman değişti, bu da ekibin performansını değiştirdi elbet. Kaldı ki, aynı ekiple bile yürüsek, performansımız bir günden diğerine değişiyordu. Notları yazarken bu durumu da göz önünde bulundurmaya çalışacağım.
- Yolu yürüdüğümüz tarihe dikkat. 10 gün sonra / önce yürümeniz bile, hava durumu açısından işleri çok değiştirebilir. Ayrıca biz Eylül'de yürüdük, su kaynaklarının belki en az olduğu ay; Nisan'da yürümek muhtemelen çok daha rahat suya ulaşmanızı sağlayabilir, bizim dere yatağı olarak gördüğümüzü 'dere' olarak gördüğünüz bir ay olabilir mesela.
- Su ile ilgili 'şu kadar yeter' diye atıp tuttum ama işaretleri kaybetmesi, kaybolması falan var bu işin. Geceyi dışarıda bir yerde geçirmek bile söz konusu olabilir. Bu nedenle her zaman için ihtiyaçtan fazla su taşımak iyi olabilir. Bununla birlikte taşıdığınız her gram, hayatı zorlaştırıyor da tabii. Zor bir denge... Ayrıca yolda su yoksa ve yanınızda meyve vs varsa, yola çıkmadan önce yıkamak iyi olabilir, aklınızda olsun.
- Ne kadar sürdüğünü paylaşırken küçük molalar (10-15 dk ve altı) da dahil ne kadar sürdüğünü yazıyorum, ama uzun yemek molası veya daha da uzun öğle molası verdiysek bunun süresini düşüyorum.
- Yolu yürüdüğümüz tarihe dikkat. 10 gün sonra / önce yürümeniz bile, hava durumu açısından işleri çok değiştirebilir. Ayrıca biz Eylül'de yürüdük, su kaynaklarının belki en az olduğu ay; Nisan'da yürümek muhtemelen çok daha rahat suya ulaşmanızı sağlayabilir, bizim dere yatağı olarak gördüğümüzü 'dere' olarak gördüğünüz bir ay olabilir mesela.
- Su ile ilgili 'şu kadar yeter' diye atıp tuttum ama işaretleri kaybetmesi, kaybolması falan var bu işin. Geceyi dışarıda bir yerde geçirmek bile söz konusu olabilir. Bu nedenle her zaman için ihtiyaçtan fazla su taşımak iyi olabilir. Bununla birlikte taşıdığınız her gram, hayatı zorlaştırıyor da tabii. Zor bir denge... Ayrıca yolda su yoksa ve yanınızda meyve vs varsa, yola çıkmadan önce yıkamak iyi olabilir, aklınızda olsun.
- Ne kadar sürdüğünü paylaşırken küçük molalar (10-15 dk ve altı) da dahil ne kadar sürdüğünü yazıyorum, ama uzun yemek molası veya daha da uzun öğle molası verdiysek bunun süresini düşüyorum.
- Likya Yolu ile ilgili, Türkçe olarak 2 kitapçık var, benim bildiğim: Bir tanesi yolun ortaya çıkarılmasını, işaretlenmesini sağlayan kişi olan Kate Clow ve rehber İbrahim Turgut'un kitabı. Epey iyi bir kitap ve içinde faydalı haritalar da var. Yol tarifleri -belki haddinden fazla- ayrıntılı. Yürüyüşle ilgili genel bilgiler falan da var... Bazı etaplarda market, suya ulaşım gibi konularda çok yeterli bulmasam da faydalı. Kitap alacaksanız mutlaka bunu alın. Bir diğeri, çok sevdiğim Okuyan Us yayınevinden çıkan kitapçık ve gerçekten yolda hiçbir işinize yaramaz. Bizde bu vardı ve hiç faydalanamadık. Sohbet türünde yazılmış, keyifli bir kitap ve geçilen tarihi mekanlarla ilgili önemli bilgiler var, bunu ayrı tutuyorum. Ama yolu bulmak ve diğer pratik konularla ilgili olarak, faydalanabileceğiniz hiçbir şey yok. Yolun bir noktasında başka bir grupla karşılaştık ve Kate-İbrahim ikilisinin kitabının fotoğrafını çektik ve zaman zaman faydalandık. Kate & İbrahim'in kitabını almanızı öneririm, yanında bu notlar da hayatınızı kolaylaştırabilir.
- www.trekkinginturkey.com adresinden faydalı bilgilere ulaşabilirsiniz. Hatta işaretlenmiş noktaların GPS koordinatları da varmış ve yolu kaybettiğinizde akıllı telefonunuzdan koordinatınızı girerek en yakın işarete ulaşabiliyormuşsunuz falan... Ben o kadar çok teknoloji kullanmayı sevmediğim ve akıllı telefonum da olmadığı için bunu çok araştırmadım ama hayat kurtarabilecek bir özellik olduğunun altını çizmekte fayda var.
- Kişisel başka bazı bloglar da var, faydalı bilgilere erişebilirsiniz. Ben yola çıkmadan önce bakmıştım ama şimdi çok hatırlayamıyorum, işe yarar neler vardı diye...
- Hiç fikriniz olmadan bu yazıyı okuyor ve 'işaretlenmiş noktalar da ne ola ki?' diye soruyorsanız eğer, cevaplayayım. Gerek Likya Yolu'nda, gerekse diğer yürüyüş yollarında belli ve sık aralıklarla kayalara, ağaçlara işaretler konuluyor (her yerde öyle mi emin değilim ama Likya Yolu'ndaki işaretler kırmızı beyaz mesela); böylece işaretleri kaçırmadıkça ve/veya işaretler silinmiş vs olmadıkça yolu kaybetme korkunuz olmadan yürüyüşün keyfini çıkarıyorsunuz.
- İşaretleme demişken... İşaretlemeleri kaybettiğiniz an, 'galiba şu yoldan gidiyor.' gibi düşüncelere sakın ha kapılmayın ve son gördüğünüz işareti gördüğünüz yere dönün; oradan itibaren aramaya başlayın. Biz bu 'yapmayın' dediğim şeyi zaman zaman yaptık ve 2 saatliğine kaybolduğumuz da oldu, yarım gün kadar nereye gittiğimizi bilmeden gittiğimiz de. Silik de olsa, önüne çiçek-böcek geçmiş de olsa, dikkatli olursanız işaretleri kaybetmeniz çok da olası değil aslında.
Bu arada işaretleri ararken, birkaç kişi iseniz, dağılarak arayın ve işareti bulan diğerlerine haber versin. Zamandan kazanırsınız.
- Herkesin birer düdüğü olmasında fayda var. Hem ters bir durum olduğunda (bir yerlere düşme, kaybolma vs.) sesinizi rahat duyurursunuz, hem de aranızda şifreler oluşturarak haberleşebilirsiniz. 1 düdük 'gel', 2 düdük 'gelme', 3 düdük '...' gibi anlamlar yükleyebilirsiniz mesela.
- Yine işaretleme ile ilgili... Ben (biz) dahil, diğer yürüyüşçülerin de ortak katkısıyla yürüyüş yollarında taş üstünde taşlar göreceksiniz sıklıkla. Bunlar işaretleri ve yolu daha kolay takip etmeniz için varlar. Çoğu zaman işaretleri kaçırdığınızda bu taşlara da güvenebilir, az ve/veya silik işaretli bölümlerde siz de taş üstüne taş koyarak arkadan gelenlere yardımcı olabilirsiniz.
- 'İşaretleme'ye devam... Bazı yerlerde farklı renklerde işaretlemeler de görebilirsiniz. Bunlar çoğu zaman Likya Yolu ile paralel ilerlese de sizi başka bir yere de götürebilirler. O işaretlere güvenmeden önce, Likya Yolu işaretleri ile tutarlı ilerleyip ilerlemediğini iyice inceleyin.
- İşaretleme demişken... İşaretlemeleri kaybettiğiniz an, 'galiba şu yoldan gidiyor.' gibi düşüncelere sakın ha kapılmayın ve son gördüğünüz işareti gördüğünüz yere dönün; oradan itibaren aramaya başlayın. Biz bu 'yapmayın' dediğim şeyi zaman zaman yaptık ve 2 saatliğine kaybolduğumuz da oldu, yarım gün kadar nereye gittiğimizi bilmeden gittiğimiz de. Silik de olsa, önüne çiçek-böcek geçmiş de olsa, dikkatli olursanız işaretleri kaybetmeniz çok da olası değil aslında.
Bu arada işaretleri ararken, birkaç kişi iseniz, dağılarak arayın ve işareti bulan diğerlerine haber versin. Zamandan kazanırsınız.
- Herkesin birer düdüğü olmasında fayda var. Hem ters bir durum olduğunda (bir yerlere düşme, kaybolma vs.) sesinizi rahat duyurursunuz, hem de aranızda şifreler oluşturarak haberleşebilirsiniz. 1 düdük 'gel', 2 düdük 'gelme', 3 düdük '...' gibi anlamlar yükleyebilirsiniz mesela.
- Yine işaretleme ile ilgili... Ben (biz) dahil, diğer yürüyüşçülerin de ortak katkısıyla yürüyüş yollarında taş üstünde taşlar göreceksiniz sıklıkla. Bunlar işaretleri ve yolu daha kolay takip etmeniz için varlar. Çoğu zaman işaretleri kaçırdığınızda bu taşlara da güvenebilir, az ve/veya silik işaretli bölümlerde siz de taş üstüne taş koyarak arkadan gelenlere yardımcı olabilirsiniz.
- 'İşaretleme'ye devam... Bazı yerlerde farklı renklerde işaretlemeler de görebilirsiniz. Bunlar çoğu zaman Likya Yolu ile paralel ilerlese de sizi başka bir yere de götürebilirler. O işaretlere güvenmeden önce, Likya Yolu işaretleri ile tutarlı ilerleyip ilerlemediğini iyice inceleyin.
- Bu blogda etapları okurken şöyle bir ifade ile karşılaşabilir ve yol öncesinde hiçbir şey anlamayabilirsiniz: 'Dere yatağını geçtik ve işareti kaybettik. Bir saat aradık ve ileride zorlukla bulduk. Meğer öndeki tepeyi hafif solundan giderek tırmanacakmışız.' Okuyunca bir şey anlamayacağınız böyle bir ifade, tam da o noktaya vardığınızda ve orayı gördüğünüzde işinize yarayabilir. Bu yüzden, özellikle de GPS vs. şansınız yoksa, hele ki kitapsız-haritasız yola çıkmaya kalkıyorsanız, bunların çıktısını almak ve etaplarda elinizde bulundurmak faydalı olabilir gibime geliyor.
- Biz çadırımızla, kamp tüpümüzle- ocağımızla, makarna-bulgurumuzla yoldaydık ve çantalarımız çok ağırdı (15-20 kg arasında değişti ortalama olarak). İlk gün her halükarda çok ağır gelecek olan çantalara ikinci gün aniden alışacağınızı müjdeleyebilirim. (En azından bizim ekipte 4 kişi de aynen bu şekilde hissetti.)
- Eğer pansiyonda falan kalacak ve çok daha hafif çantalarla yola çıkacaksanız, verdiğim bütün bilgilere nazaran daha kolay yolculuk olacaktır elbette; dikkate alın.
- Eğer pansiyonda falan kalacak ve çok daha hafif çantalarla yola çıkacaksanız, verdiğim bütün bilgilere nazaran daha kolay yolculuk olacaktır elbette; dikkate alın.
- Çok efor sarf edilen bir yol ve beslenme çok önemli. Biz şu şekilde beslendik ve çok zinde kalabildik. En iyi yol olmayabilir ama fikir vermesi açısından... Ana yemek olarak bulgur, makarna, konserve ton balığı ve konserve barbunya ağırlıklı beslendik; 2-3 kere de hazır çorba... Çoğu etapta yanımızda kahvaltılık da olabildi. Bu yemeklerden sıkıldığımızda (ve bulabildiğimizde) peynir, zeytin, domates ve tahin pekmezle de doyurduk kendimizi. Tahin-pekmez demişken orada durmak lazım. Çok lezzetli ve çok besleyici olan bu karışımdan çok yedik ve bizi ayakta tutan şeylerden biri olduğunu düşünüyorum. Sabah-öğlen-akşam yedik nerdeyse... Bir diğer önemli besin maddesi olarak da çiğ (işlenmemiş) fındık ve kuru üzüm çok tükettik. Aralarda, kısa molalarda 3-5-10 tane ağzımıza attığımız an enerji veriyorlar sanki. Diğer çiğ ve işlenmemiş kuru yemişler de iyidir ama özellikle bu ikisi bizde çok faydalı oldu. Üzümün de siyah ve çekirdeklisini tavsiye ederim bu arada.
Ayrıca salatalık, domates ve meyve taşıyabilirseniz eğer, yolda ilaç gibi geliyor. Hem susuzluk açısından çok iyi oluyor, hem de yenileyici, tazeleyici ve uyandırıcı etkileri oluyor. (Biraz reklam koktu, hımm) ((:
- Genel olarak 50-60 dakikada bir onar dakikalık molalar verdik, ayrıca ihtiyaç duyduğumuzda da 'otuz sn.lik' adını verdiğimiz ama genelde 1-2 dakika süren molalar vermeyi ihmal etmedik.
- Birden fazla kişi olarak yola çıkıyorsanız, grubunuzun gücünün ve hızının en zayıf halkaya göre belirleneceğini unutmayın ve buna dikkat edin. Bu halka her gün aynı kişi olmayabilir de. Ama her halükarda birbirinizi kollayarak gidin. Arkada kalana dikkat edin. Bence ara ara (hatta sıkça) birbirinize nasıl olduklarını sorun. İnsan bazen yorgun oluyor, tükeniyor ama o veya bu nedenle söyleyemeyebiliyor. Birbirinizin hayatını kolaylaştırın.
- Tecrübeli yürüyüşçüler varsa, en önü ve en arkayı tecrübelilere bırakmayı önerirler hep, benim de aklıma yatıyor. Özellikle arkadan gelenin, grup arkadaşlarının hızlarını, yürüyüşlerini gözlemlemesi önemli bence. Önde gidenin de, yine arka ile koordine olması, sıkça kontrol etmesi; bu arada iyi bildiği bir yol değilse işaretlere hep dikkat etmesi kritik.
- Bilekli ve kaliteli bir trekking ayakkabısı bir lüks değil, gereklilik. Bütçenizi çok çok zorlamıyorsa mutlaka bir tane alın ya da en azından birinden ödünç edinmeye çalışın. Hem ayak ve vücut sağlığınızı etkileyecektir, hem de giyeceğiniz normal bir spor ayakkabınızın yolda parçalanmamasını sağlayacaktır.
- Yürürken -tercihen- iki tane değnek ile yürümek, vücudun ve çantanın ağırlığını ayaklardan ellere de dağıttığı için çok önemli. En az bir değneğiniz mutlaka olsun. Spor mağazalarında bulabileceğiniz batonlardan alma şansınız yok veya almak istemiyorsanız, yolda gözünüzü dört açarak ağaçlardan düşen dallardan, uygun değnekler yapabilir veya şaşırtıcı derecede (hiçbir şey yapmaya gerek kalmadan) oluşmuş uygun değnekleri kullanabilirsiniz. Tırmanırken en azından bel hizasında olan değnekler işe yarıyor, düz yolda belle göğüs arasına denk gelmesi yetiyor; inerken ise aşağı yukarı göğüs hizanıza gelen bir değnek hayatınızı çok kolaylaştırıyor. Yani baton yoksa uzunca bir değneğiniz olsun ve iniş-çıkış durumunuza göre, biraz daha üstten/alttan falan tutarsınız işte.
--------------------------------------------------------------
Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşabilirsiniz: emreertegun@gmail.com
Ayrıca salatalık, domates ve meyve taşıyabilirseniz eğer, yolda ilaç gibi geliyor. Hem susuzluk açısından çok iyi oluyor, hem de yenileyici, tazeleyici ve uyandırıcı etkileri oluyor. (Biraz reklam koktu, hımm) ((:
- Genel olarak 50-60 dakikada bir onar dakikalık molalar verdik, ayrıca ihtiyaç duyduğumuzda da 'otuz sn.lik' adını verdiğimiz ama genelde 1-2 dakika süren molalar vermeyi ihmal etmedik.
- Birden fazla kişi olarak yola çıkıyorsanız, grubunuzun gücünün ve hızının en zayıf halkaya göre belirleneceğini unutmayın ve buna dikkat edin. Bu halka her gün aynı kişi olmayabilir de. Ama her halükarda birbirinizi kollayarak gidin. Arkada kalana dikkat edin. Bence ara ara (hatta sıkça) birbirinize nasıl olduklarını sorun. İnsan bazen yorgun oluyor, tükeniyor ama o veya bu nedenle söyleyemeyebiliyor. Birbirinizin hayatını kolaylaştırın.
- Tecrübeli yürüyüşçüler varsa, en önü ve en arkayı tecrübelilere bırakmayı önerirler hep, benim de aklıma yatıyor. Özellikle arkadan gelenin, grup arkadaşlarının hızlarını, yürüyüşlerini gözlemlemesi önemli bence. Önde gidenin de, yine arka ile koordine olması, sıkça kontrol etmesi; bu arada iyi bildiği bir yol değilse işaretlere hep dikkat etmesi kritik.
- Bilekli ve kaliteli bir trekking ayakkabısı bir lüks değil, gereklilik. Bütçenizi çok çok zorlamıyorsa mutlaka bir tane alın ya da en azından birinden ödünç edinmeye çalışın. Hem ayak ve vücut sağlığınızı etkileyecektir, hem de giyeceğiniz normal bir spor ayakkabınızın yolda parçalanmamasını sağlayacaktır.
- Yürürken -tercihen- iki tane değnek ile yürümek, vücudun ve çantanın ağırlığını ayaklardan ellere de dağıttığı için çok önemli. En az bir değneğiniz mutlaka olsun. Spor mağazalarında bulabileceğiniz batonlardan alma şansınız yok veya almak istemiyorsanız, yolda gözünüzü dört açarak ağaçlardan düşen dallardan, uygun değnekler yapabilir veya şaşırtıcı derecede (hiçbir şey yapmaya gerek kalmadan) oluşmuş uygun değnekleri kullanabilirsiniz. Tırmanırken en azından bel hizasında olan değnekler işe yarıyor, düz yolda belle göğüs arasına denk gelmesi yetiyor; inerken ise aşağı yukarı göğüs hizanıza gelen bir değnek hayatınızı çok kolaylaştırıyor. Yani baton yoksa uzunca bir değneğiniz olsun ve iniş-çıkış durumunuza göre, biraz daha üstten/alttan falan tutarsınız işte.
--------------------------------------------------------------
Eğer bu blogdaki bilgiler işinize yaradıysa ve bana para veya başka bir armağan iletmek isterseniz şuradan ulaşabilirsiniz: emreertegun@gmail.com